

İnsan bir akşamüstü şehir ışıkları dans ederken yağmur altında kahvesine anlatıyor tüm ahengini ruhunun. O ışıklar kadar hareketli ve bir yanıp bir sönerken hayatımız bazen hiç görmediğimiz renklere denk geliyoruz. Aniden parlayıveriyor, monotonluğun içinde o gri renklerin arasında bir gündüz düşü gibi adeta. Sonra tüm renkler gibi zamanı gelince solup kayboluveriyor hızla. Nasıl alışıyorsa tüm bu renklerin değişmesine gözlerimiz, öyle alışıyoruz işte hayatın renklerine de.
Ne diyor Shakespeare, ‘Ayrılmanın da gökteki yıldızlar kadar şekli var.’..
Napıyonuz arkadaşlar ne var ne yok?!